Bir Çin Atasözü “Hastalık Vücuda Ağızdan Girer”
Obezite her geçen gün yaygınlaşan boyutuyla toplum sağlığını tehdit etmeye devam ederken, vücut imaj algısındaki değişimlere bağlı olarak sıfır beden olma tutkunlarının sayısı da hiç te azımsanmayacak düzeyde.Medyada gördükleri incecik mankenlere imrenen ve özellikle genç kızlarda sıklıkla görülen sıfır beden olma tutkusunun psikolojik ve fizyolojik açılardan nelere mal olabileceği bu yazımızın konusu…
Bu konuda bir yazı yazacağımı bahsettiğim bir arkadaşım bana “Güneşi Beklerken” adlı popüler dizideki bir karakterin bu sorunu canlandırdığından bahsetti. Annesi manken olan lise öğrencisi bir kızın canlandırıldığı karakter herkesten gizlice yediklerini kusuyormuş. Ancak kendisini hala şişman görüyormuş. Sonuçta kız sağlığını kaybediyor örneğin saçları dökülüyor, hastaneye yatırılıyor ve uzun bir psikolojik terapi ve beslenme tedavisi almaya başlıyormuş.
Bu konunun izlenen bir dizide yer almasından çok memnun olduğumu söylemeliyim. Çünkü bizler ne kadar bu tutkunun nelere mal olabileceğini yazarsak yazalım bu kadar geniş kitleye ulaşamazdık. Ayrıca bu durumdaki bir kızın yaşadığı sorunların canlandırılmasının görsel ve duygusal açıdan sağladığı etkinin de kıyısından geçemezdik.
Zira intagram (diyetisyenaysegulbhr)sosyal paylaşım sitesinde karşılaştığım zayıflama amaçlı açılmış bazı hesaplarda da görmekteyim ki çok düşük kalorili diyetler ve yoğun egzersiz programı ile çok sayıda paylaşımlar ve tavsiyeler mevcut. Hatta öyle paylaşımlar ki hesaplandığında günde sadece 350 – 400 kalori içeren ve besin örüntüsü çok zayıf olan menüler. Bu sosyal ağ sayesinde pek çok orthoreksia nervosa (Sağlıklı beslenme takıntısı) tanısı konulabilecek kişi belirledim. E tabii beraberinde hormonal bozukluklarla beraber gelişen periyot olamama sorunu,saç ve tırnakların kalitesinde düşme, ve beraberinde gelişen çağımızın yeni hastalığı boyutuna yaklaşan “0 beden olma “ hastalığı ile karşılaşıyoruz.
Hatta bir gazete haberinde okuduğumuz (“Sıfır beden”in öncülerinden Karolina Kurkova, 24 yaşında menopoza girdiğini açıkladı. Uzmanlar “Bu, birçok kadının ortak sorunu” dedi ve ekledi:”16 yaşındaki kızlar bile diyetler yüzünden menopoza giriyor” ) bu cümle hastalığın boyutunu açıkça ortaya koymakta…Çünkü östrojen hormonu sentezi için yağ dokusu gereklidir.
Hatta bana danışmanlık almaya gelen kişilerden biri “sizi bir kebapçıda görsem hiçbir güvenim kalmaz ! “ demiştir ki orthoreksia nevrosalı bir danışandır ve dikkatinizi çekmek isterim kendisi 40 yaş üzeri. Zira ölçülü olmak kaydıyla her besin tüketilebilir. Hayatınızda egzersizde varsa hiçbir kilo problemi yaşamazsınız.
Size “Bir dirhem et bin ayıp örter.” demeyeceğim ama bakın Dünya Sağlık Örgütü ne diyor? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) vücut ağırlığının boy uzunluğuna bölünerek hesaplanan Vücut Kitle İndeksi (VKİ) kriterlerine göre sağlıklı bir yetişkin bireyin VKİ’si 20-25 arasında olmalıdır. VKİ açısından sağlıklılık alt sınırı ise 18.5 olarak belirlenmiştir. Sıfır beden olmak için 32 bedene düşmek gerekir ve bunun VKİ karşılığı 14-16 arasıdır.
RAKAMLARLA TAKINTILI ZAYIFLAMA
Türkiye’de yeme bozuklulukları ile ilgili veriler ve araştırmalar yetersiz. Ancak bu konuda zengin veriler bulunan ABD’den bazı araştırmalara göre; tedavi görenlerin yüzde 2’si, tedavi görmeyenlerin ise yüzde 20’si ölüyor. Yeme bozuklukları içinde anoreksiya yüzde 60 oranla en çok ölüme yol açan sorun.
Yüzde 1 ile 5 arasında, 17 yaş civarında görülüyor. Ancak, Bu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum sadece ergenlik döneminde rastlanan bir hastalık değil bu, 10 yaş altında ve 40 yaş sonrasında da rastlanabiliyor. Bu hastalığa yakalananların sayısı da her geçen gün artıyor. Birleşik Devletler’de liseli kızların yüzde 40 ile 60 kadarı diyet yapıyor. 13-15 yaşlarındaki kızların yüzde 50’si kilolu olduklarına inanıyor. 13’ündeki kızların yüzde 80’i, 9 yaşındaki kızlarınsa yüzde 40’ı bugüne kadar en az bir kez diyet yapmış. Anoreksiya nervoza hastalığına yakalananların yüzde 90’ı kadın. Her yıl ortalama 1000 kadın bu sebepten ölüyor. Bu hastalığı yaşayan 10 hastadan biri yetersiz beslenme yüzünden yaşamını yitiriyor ya da intihar ediyor.Medyada gördüğümüz bazı yaşam koçları ise ayda 8-10 kilo vermenin normal olduğunu iddia ederek bilimsel verileri kendi dünyalarında inkar ediyor vehızla toplumu zayıflama hastalığına sürüklemede önemli bir rol oynuyorlar.
Beden imajı algısındaki bozukluğun ve şişmanlama kaygısının tetiklediği sıfır beden tutkunları takıntılı ve acımasız bir şekilde çok düşük kalorili diyetler uygularlar. Çok az yemek yedikleri halde suçluluk duygusuna kapılırlar ve kendilerini yememek üzere cezalandırırlar. Bu durumda vücudun ihtiyacı olan besin ögeleri sağlanamaz ve sağlık bozulmaya başlar. Saçlar dökülür, tırnaklar zayıflar, cilt kuru ve sarı bir hal alır. Konsantrasyon bozukluğu, tansiyon düşüklüğü, kalp ritm bozuklukları, adet düzensizlikleri ve baş ağrısı en belirgin sağlık sorunları olarak karşımıza çıkar. Sıfır beden olma isteği kişiyi anoreksiya nevroza ya da halk arasında manken hastalığı olarak tanımlanan hastalığa kadar götürebilir ve bazı durumlarda geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir.
Bu kişilerde yediklerini kusma, aşırı egzersiz yapma gibi davranışlar görülebilir. Zaten çok az yedikleri için bu kusma ve aşırı egzersiz eylemleri durumu daha da kötü bir hale getirebilir. Sürekli endişe ve depresyon hali içinde olabilirler.
Yazının başında bahsettiğim dizideki karakter gibi uzun bir fizyolojik ve psikolojik tedavi sürecini gerektirecek ve hatta ilerlemiş durumlarda yaşam riski olan ciddi bir sağlık sorunu haline dönüşebileceğinden, eğer siz de sıfır beden olma tutkusu yaşıyorsanız derhal bir psikolog ve beslenme uzmanına başvurmalısınız.
Son söz olarak zayıflama amacıyla diyet yapan herkese gerçekçi hedefler koymalarını ve çok düşük kalorili diyetlerden uzak durmalarını altını çizerek öneriyorum. Unutmayın “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”.
Dyt. Ayşegül Bahar
Beslenme & Diyet Uzmanı