Ketojenik diyet, 1920’li yıllarda epilepsi tedavisinde kullanılmış ancak sonrasında hastalığa yönelik ilaçların keşfiyle uzun yıllar unutulmuş bir beslenme modelidir. 90’lı yıllarda kanser tedavisindeki başarısıyla yeniden gündeme gelmeye başlayan ketojenik diyet, günümüzde zayıflamadaki etkinliği sayesinde popülerliğini arttırmıştır.
En basit anlatımıyla ketojenik diyet, vücudun ketozis adı verilen sürece sokulduğu ve bunun neticesinde vücutta enerji kaynağı olarak karbonhidratlar yerine yağları kullanıldığı bir beslenme şeklidir. Bunun sağlanabilmesi için de diyette yüksek miktarda yağ, yeterli miktarda protein ve çok düşük miktarda karbonhidrat tüketimi esastır.
Standart bir beslenmede vücudumuz karbonhidratları glikoza çevirir ve vücudun beyin dahil her yerine bunları enerji kaynağı olarak gönderir. Beslenmede karbonhidratları uygun miktarda sınırladığımızda, vücudumuz enerji gereksinimini karşılamak üzere karaciğerimizi devreye sokar, yağları, yağ asitlerine ve ketonlara ayrıştırır ve bunları enerji kaynağı olarak kullanmaya başlar.
Ketojenik diyetin kilo verme amacıyla kullanımında, enerji kaynaklarını yukarıda bahsettiğim şekilde düzenlemenin yanı sıra tüm zayıflama diyetlerinde olduğu gibi günlük alınan/yakılan kalori arasında negatif dengenin sağlanması da gerekir. Bu durumda şu soru aklınıza gelebilir. Madem diğer zayıflama diyetlerindeki gibi kalori sınırlaması olacak ketojenik diyeti neden tercih edeyim?
1. Ketojenik diyet kan şekerinizi yükseltmez ve ani insülin salımınına neden olmaz. Oysa ki, karbonhidrat içeriği yüksek besinler tüketildiğinde kan şekeri hızla yükselir, vücut kan şekerini dengelemek için hızlı bir şekilde insülin salgılar ve glikozu enerji kaynağı olarak hücrelere taşır. Çabuk sindirildiği için de karbonhidratlar çabuk acıkmanıza neden olur, bu durum süreklilik arz ettiğinde insülin direnci gelişebilir ve diyabet riski artar. Ketojenik diyette ise kan şekeri düşük ve dengelidir, karbonhidrat tüketimine bağlı gelişen açlık ataklarına neden olmaz. Düşük insülin düzeyi sayesinde yağlar vücutta depolanmaz ve vücutta ayrıştırılarak enerjiye dönüştürülür.
2. Pek çok kalori kısıtlı diyetin aksine ketojenik diyette doygunluk ve tatmin hissi yüksektir. Diyette alınan kalorilerin çoğunluğu yağ ve proteinden gelir. Bu besinler daha geç sindirilir, daha kalıcı tokluk sağlar ve pek çok kişi için lezzet açısından da oldukça tatmin edicidir. Günlük kalori alım hedeflerinizi tutturmanız çok daha kolaydır.
Ketojenik diyette günlük alınan enerjinin %60 kadarı yağlardan, %35 kadarı proteinden ve %5 kadarı karbonhidratlardan sağlanır. Bir başka ifadeyle günlük karbonhidrat tüketiminin üst sınırı 50 g.’dır. Diyet başlangıcında vücudun ketozis sürecine girebilmesi için bu miktar genellikle 20 g. olarak sınırlandırılır.
Genel hatlarıyla ketojenik diyet, her türlü ekmek ve her türlü unlu mamülden, rafine şekerden, patates, pirinç, bal, pekmez gibi besinlerden uzak durmayı gerektirir. Sağlıklı yağlar, etler, balıklar, peynirler ve lifli sebzeler beslenmenin temelini oluşturur. Light süt ürünleri, salam sosis gibi şarküteri ürünleri, nişastalı sebzeler ve mayhoş olanlar dışındaki meyveler önerilmez. Karbonhidrat içeriği düşük olan yağlı tohumlar kontrollü olarak tüketilebilir. Yeterli sıvı alımı önemlidir. Suyun yanı sıra şeker içermeyen sıcak, soğuk içecekler tüketilebilir.
Ketojenik diyet uygulamayı düşünüyorsanız bunu kesinlikle uzman kontrolünde yapmalısınız. Unutmayın, her diyette olduğu gibi standart ketojenik diyet listeleri de kişisel farklılıkları ve gereksinimleri hesaba katmadan hazırlanmaktadır. Var olan sağlık sorunlarınız ve riskleriniz, kilonuz, yaşam şekliniz, fiziksel aktiviteleriniz, sosyo ekonomik durumunuz ve buna benzer daha birçok parametrenin değerlendirilmesi neticesinde, size özel olarak hazırlanacak beslenme programıyla ancak sağlıklı bir adım atmış olursunuz.