Yüksek Lifli Diyetler Bazılarında Kilo Vermeye Yardımcı Olamayabilir

İnsanların gitgide şişmanladığı 80’li yıllardan bu yana zayıflama diyetlerine olan ihtiyaç ve bu konudaki bilimsel çalışmalar artmıştır. Önce, genel öneriler içeren diyet programları ortaya çıkmıştır. Zaman içinde yeni bilimsel verilerle, farklı tezler ileri sürülmüş ve öneriler çeşitlenmiştir. Fakat bu sayısı artan genel diyet programlarının bazı insanlarda işe yaramadığı görülmüştür. Bu sebeple diyetin kişiye özel olarak hazırlanması gerektiği konusundaki görüşler günümüzde ağırlık kazanmıştır.

Danimarka Kopenhag Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen ve Uluslar arası Obezite Dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre son yıllarda popülerleşen, yüksek lifli Yeni Nordic Diyeti’nin zayıflamak isteyen herkeste olumlu sonuç vermediği belirlenmiştir. Diyetin başarısı, uygulayan kişinin bağırsak bakterilerin özel bir kombinasyonuna bağlıdır.

Çalışmada 62 aşırı kilolu katılımcı “New Nordic Diyet” ya da “Average Danish Diyet” uygulamak üzere rastgele iki gruba ayrılmıştır. Bu iki beslenme planı, tüketilen diyet lifi ve tam tahıllar açısından büyük farklılık gösterir. İlki, lif açısından zengin bir seçenektir, sebze ve meyveler gibi gıdalara daha fazla vurgu yapar.

Katılımcılar 26 haftalık diyetlerine başlamadan önce ve sonra ağırlık ve vücut ölçüleri alınmıştır. Kişilerden alınan dışkı örnekleri sonuçlarına göre kişiler bağırsak bakterileri açısından da iki gruba bölünmüştür. Bu gruplaştırma kişilerin bağırsaklarındaki Prevotella bakteri türlerinin Bacteroides türlerine kıyasla fazla olması üzerinden yapılmıştır. Yani Prevotella bakteri türleri fazla olanlar ve olmayanlar olarak iki grup oluşturulmuştur. 26 haftalık çalışma sürecinden sonra katılımcıların tamamı Yeni Nordic Diyeti uygulamıştır.

26 hafta sonunda Yeni Nordic Diyeti uygulayanlar ortalama 3.5 kilo vermişken, Average Danish Diyeti uygulayanlar ortalama 1.7 kg verebilmiştir. Yeni Nordic Diyeti uygulayanlar arasında bu diyetin en fazla işe yaradığı kişiler yüksek Prevotella bakterisi olanlar olmuştur. Bu kişiler, Average Danish Diyeti uygulayanlara kıyasla 3.15 kg daha fazla vücut yağı vermişlerdir. Bel bölgelerinde kayda değer bir incelme olmuş ve çalışma sonrasındaki bir yıl boyunca aynı diyeti uygulayarak kilo vermeye devam etmişlerdir. Diğer yandan, takip edilen her iki diyet tipi (Yeni Nordik ya da Average Danish Diyeti) düşük Prevotella bakterisi olanların kilo miktarlarını etkilememiştir.

Sonuç olarak, Prevotella / Bacteroides oranı yüksek olan insanların, lif ve kepek ile zenginleştirilmiş diyette vücut yağ kaybına daha yatkın olduğu belirlenmiştir.

Araştırma ekibine göre bu bulgular, bazı bakteri türlerinin kilo kontrolü ve kilo vermede belirleyici bir rol oynadığını gösteren bir gelişmedir. Artık, yüksek lifli diyetlerin neden her zaman kilo kaybına yol açmadığını açıklanabilir. İnsan bağırsak bakterileri kilo verme sürecinin önemli bir parçasıdır ve şişmanlık tedavisinde rol oynamalıdır.

İnsan bağırsak mikrobiyotası üzerinde yapılan çalışmalar, bağırsakların beslenmede kilit rol oynadığını ve beslenmenin kişiselleştirilmesi gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Gelecek dönemde bu veriler arttıkça daha net bilgilerle konuşmamız mümkün olabilecektir.